Anne babaların, çocuklarını büyütürken en zorlandıkları konu kontrol/disiplin ve sevgi/şefkat ayarlamasını nasıl yapacaklarını bilememeleridir.

Bir çocuğun büyürken yeterli sevgi ve şefkate ne kadar ihtiyacı varsa aynı şekilde kontrol ve disipline de ihtiyacı olduğu gerçeği çoğu kez gözden kaçmaktadır. Sadece sevgi ve şefkat çocuğun büyümesi için yeterli olmamaktadır. Çocuğun doğuştan getirdiği özü ile ilgili özelliklerinde dikkate alınarak uygun sınırların belirlenmesi elzemdir. “Şimdi daha küçük büyüyünce öğrenir” tutumu oldukça zararlıdır. Çocuk, anne ve babanın birlikte belirlediği işlevsel sınırlar içinde güvenle büyüyebilir ve giderek kendi iç kontrolünü sağlayabilir. Aksi takdirde hiçbir sınırın ve kontrolün olmadığı bir ortamda büyüyen çocuk, sosyalleşme ile birlikte dış dünyanın kontrolü ile çok sert biçimde yüzleşebilir. Bu kontrolle uğraşırken de gelişiminin gerektirdiği kazanımlara yatırım yapamayabilir.

Çocuğa uygun kontrol ve sınırların belirlenmesinde önemli bir kaç nokta vardır. İlki, anne babanın kendi geçmişlerinden getirdikleri deneyimlerinin farkına varmaları gibi. Kendisi çok sıkı bir disipline maruz kalmış bir ebeveyn çocuğuna hiçbir disiplin uygulamamayı seçebilir. Onu sadece sevgi ve şefkate boğabilir. Aslında burada çocuğuna zarar vermekte olduğunun farkında bile değildir. Ancak, çocuğunun sosyal hayatta ya da sorumlulukları ile sorun yaşaması durumunda bu gerçek ile yüzleşmek durumunda kalır. Ebeveynler, elbette kendi deneyimlerinden faydalanabilirler. Ancak burada unutulan, çocuklarının tıpkı kendileri gibi olmadığıdır. O ayrı bir varlıktır. Çocuklarını ayrı bir varlık olarak görmekte zorlanan ebeveynlerin çoğu bu yanılgıya düşer. Oysa çocuğun yapısını gözlemleyerek nasıl bir kontrol ve disipline ihtiyacı olduğunu saptamak daha olumlu sonuçlar verir. Genelde babaların çoğu, “küçükken ben de aynı böyledim” şeklinde yaklaşırlar. Çocuğunda bir sorun olmasını, ebeveynlik narsisizmlerini bir darbe olarak algılayıp çocuğun sorununu yok sayabilirler.

İkinci önemli nokta, çocuğa kimin neyi uygulayacağıdır. Günümüzde babalar iş yoğunluklarını neden olarak gösterip bütün yükü annelere bırakmaktadırlar. Bu durumda anne hem seven hem de disiplin uygulayan rolü üstlenince, ikisi de birbirine karışmaktadır. Kurallara uymakta zorluk yaşayan çocuklarla çalıştığımızda anne baba rollerinin karışık olduğunu çok net görmekteyiz. Yeterince işlevsel bir aile sisteminde anne, çocuğa yeterli sevgi ve şefkat veren, baba ise yeterli kontrol ve disiplini uygulayandır. Çocuğa uygulanacak sınırlar, kontrol düzeyi anne baba tarafından birlikte belirlenir. Burada en önemli nokta çocuğun fiziksel, zihinsel,  sosyal ve ruhsal ihtiyaçlarının doğru gözlemlenmesidir. Bu bilgiler doğrultusunda belirlenen hedefler daha işlevsel olabilir. Kurallar baba tarafından söylenir, anne de bu sınırlara uyması için çocuğa sevgi desteği ve motivasyonu sunar. Baba kurallara uyulmasını kararlı biçimde takip eder ve abartmadan takdir eder. Çocuk, böylelikle ebeveynlerinden aldığı uygun geri bildirimlerle kendi özdenetimini sağlamaya yönelik bir sürece girebilir.

Çocuklarının disiplin uyguladıklarında kendilerini sevmeyeceğini düşünen ebeveynler olabilir. Ya da evdeki bütün denetimi çocuklarına veren ebeveynler, zamanla aslında çocuklarının giderek kendisini de sevmediğini fark edebilirler. Çocuk, kendisini değil onu düşündüğü için hayır diyen ve bunda kararlı olan ebeveynine daha güven duyabilir. Olumlu isteklerine evet, onun yararına olmayan isteklerine hayır diyen ebeveynini daha gerçek ve işlevsel olarak algılar ve sever. Tüm insanlar gibi çocuklar da gerçeğin acı da olsa iyileştirici ve geliştirici gücünün farkındadırlar. Çünkü, büyümeyi ve doğru sınırlarda gelişmeyi sağlayan çocukların haz ilkesinden gerçeklik ilkesine doğru uygun adımlarla yürümeleridir.